Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanlığı tarafından yürütülen Olgunlaşma Enstitüleri Projesi kapsamında, "Gelenekten Geleceğe Olgunlaşma Enstitüleri" konferansı başladı.
Antalya´nın Serik ilçesinde bir otelde düzenlenen konferansa, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü personeli ile 19 ilde bulunan 20 olgunlaşma enstitüsünün yönetici ve öğretmenleri katıldı.
Konferansın açılışında konuşan Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirci, sadece eğitim niteliğinde olmayıp bir kültür kıymeti olan olgunlaşma enstitülerinin mevcut durumu ve geleceğiyle alakalı çok nitelikli bir istişare toplantısı yapılacağını bildirdi.
Demirci, olgunlaşma enstitülerinin 1800´lü yıllarla başlayan bir maratonun özellikle cumhuriyetle bir modernizasyondan geçtikten sonra kız çocukları için mesleki eğitimin ötesinde birer hanımefendi olarak yetişmelerini merkeze koyan kurumlar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Olgunlaşma enstitüleri kız çocukları açısından sadece onların mesleki eğitimlerini misyon edinen yapılar olmadı, olgunlaşma enstitülerinde evrensel bir insan yetiştirmek amaçlandı. Hafıza nihayetinde insanla temayüz eden bir şey. Çırak, kalfa, usta ilişkisini daha nitelikli kurmaları hususunda bize düşen görevin ne olduğunu sorguluyoruz. Hafıza, yeri geldiğinde Anadolu´nun ücra bir köyünde el ile örülen çorabın üzerindeki bir motif, bu motifdeki detay, renk, incelik..."
Olgunlaşma enstitülerinde görev yapan öğretmenlerin öğrencileriyle beraber köy köy gezdiklerini ve var olan birikimi kayıt altına aldıklarını, arşivlediklerini anlatan Demirci, "Müzeci edası ile üzerine titriyorlar. Bu hassasiyeti biz kurumsallaştırmalıyız. Bunu asli işlerimizin merkezine koymalıyız. Çünkü geleceğimiz açısından çok önemli. Çocuklarımızın kimliği, karakteri açısından çok önemli." diye konuştu.
Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül ise gelenekten geleceğe yolculuğun millet olarak çok önemsenmesi, sürekli gündemde tutulması gereken bir husus olduğunu söyledi.
Geçmişi olmayanın geleceği olmayacağı gibi geçmişte yaşanmış güzelliklerin çok önemli olduğunu belirten Gül, gerek sanat ve kültürel anlamda olsun gerekse ekonomik ve yönetim anlamında olsun geçmişten devralınan mirasın gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılmaması durumunda, ciddi manada bir kopuşun yaşanmasının mukadder olduğunu bildirdi.
Gül, "Muhakkak ki bir kökümüzün olduğunu, bir geçmişimizin olduğunu ve geçmişten aldığımız gücü günümüzde güzel bir şekilde organize ile iyi bir planlama ile çalışma ve etkinliklerle aklımızı, bilgimizi, yeteneğimizi, zekamızı, iş gücümüzü, dehamızı, var olan bütün potansiyelimizi bu çalışmalara ilmik ilmik dokumak sureti ile en güzel sonucu alabilmek için geleceğe umutla bakmamız gerekiyor. Bizler geçmişimizi ve geleneklerimizi bilmek ve aynı zamanda tanıtmak zorundayız." diye konuştu.
"Geleneksiz bir gelecek mümkün olmaz"
Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanı Sedat Abdulhakimoğulları da Anadolu insanının hayatını türkülere, nakşa, oymacılığa, ahşaba aktardığını, geleneksiz bir geleceğin mümkün olmadığını ifade etti.
Abdulhakimoğulları, "Geleceğin kültürü bugünün geleceğinde gizlidir. Olgunlaşma enstitüleri kadın mesleki eğitiminin en önemli kurumlarından biri olmuştur. Eğitim ve öğretimin yanı sıra kültürel değerleri ve geleneksel Türk el sanatlarını korur. Olgunlaşma enstitülerimiz hem toplum için hem sanat için hem de ülkemiz içindir. Geçmiş hazineleri toprağın altında arayan arkeologlar gibi biz de kültür hazinelerimizi arıyor buluyor ve toplumumuzun gözleri önüne seriyoruz." dedi.
Konferansta, halk eğitim merkezleri ve olgunlaşma enstitülerinde farklı öğrenim ve yaş seviyesindeki bireylerin istihdam edilebilirliklerini ve sosyal-kültürel gelişimlerini sağlamak amacıyla, bilgi, beceri ve yeterliliklerini geliştirmek, öğrenmeye erişimlerini arttırmak hedefleniyor.